[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #22613  27-01-2011 19:28 GMT+2 saat  

moonlight


Admin


Tecrübe Puanı.: 96%
Ruh Hali: Neþeli
Mesaj 4213
Şehir: istanbul
Ülke:
Meslek: gecelerin adamı :))
Yaş: 36
Facebook'ta Paylaş
Kanuni Sultan Süleymanın Yaptıkları, İcraatları, Fetihleri, Savaşları, Yaşadığı Çağ

I. Süleyman (Osmanlı Türkçesi: &񕵣&񕵴&񕵺&񕵵&񕵗&񕵶 Sulaym&覹n; d. 27 Nisan 1495, Trabzon – ö. 6 Eylül 1566, Zigetvar), lakabıyla birlikte Kanuni Sultan Süleyman ya da birçok batı ülkesinde bilindiği isimle Muhteşem Süleyman, 10. Osmanlı padişahı ve İslam halifesi.
1520 yılında, I. Selim'in ardından tahta çıktı.1521'de Belgrad, 1522'de Rodos, 1526'da Mohaç, 1534'de Bağdat ve Tebriz, 1538'de Boğdan'ın tamamı ve Preveze, 1541'de Macaristan'ın tamamı, 1543'de Estergon, 1553'de Safevi topraklarının bir kısmı, 1566'da Zigetvar fethedildi. I. Selim'den 6.557.000 km2 olarak devraldığı Osmanlı İmparatorluğu'nu,kırk altı yılda 14.893.000 km2'ye ulaştırdı (Avrupa'da 1.998.000 km2, Asya'da 4.169.000 km2, Afrika'da da 8.726.000 km2 olmak üzere).Zigetvar fethedilmeden 1 gün önce, 6 Eylül 1566 tarihinde hayatını kaybetti.



Çocukluk ve gençliği


I. Süleyman, günümüzde Türkiye'nin Trabzon şehrinde, 27 Nisan 1495 tarihinde doğdu. Babası I. Selim, annesi ise Ayşe Hafsa Sultan idi. Yedi yaşında bilim, tarih, edebiyat, din ve askeri taktikler için İstanbul'da yer alan Topkapı Sarayı'ndaki okula gönderildi. Genç yaşlarda Pargalı Damat İbrahim Paşa'nın arkadaşı oldu.
Süleyman, Şebinkarahisar ve Bolu Sancakbeyi olarak atanmak istendi. Fakat Amasya Sancakbeyi olan amcası Şehzade Ahmet bu olaydan hoşnutsuzluk duydu. Bu sebepten 1509'da, Kırım'da bulunan Kefe Valiliği'ne atandı.1512'de babası I. Selim'in tahta çıkmasıyla Manisa Valiliği'ne atandı. Babası Selim'in 1520'de ölümü üzerine Manisa'dan İstanbul'a geldi ve tahta çıktı.

Yaptığı savaşlar

Süleyman, Selim zamanında Şam Beylerbeyi olan Melik Eşref ünvanıyla hükümdarlığını ilan eden Canberd Gazali'yi idam etti.[11] Macaristan'a Behram Çavuş adlı askeri, II. Layoş'a gönderdi. Ama öldürülmesi üzerine ilk seferini Belgrat'a yaptı. Kanuni, Belgrat Seferi'nin ilan ederken söyle demiştir;
Bu, harp demektir! Biz hakareti sineye çekecek kudretsizlerden, tabansızlardan değiliz. Tez zafer hazırlıkları tamamlansız. Belgrad Kapısı'nı kırmaya andımız vardır.[3]
Bu seferde (18.05.1521-29.08.1521), Böğürdelen, Ciğerdelen, Zemun ve Belgrad'ı ele geçirdi.[11]Bu sırada İskender adlı biri tarafından başlatılan Yemen Sorunu sona erdi. İkinci seferini Rodos'a yaptı. Bodrum, Tahtalı, Aydos, İstanköy ve Sömbeki kaleleriyle birlikte Rodos'u 29 Aralık 1522'de aldı.[11] Dulkadir Beylerbeyi olan Şehsuvaroğlu Ali Bey olayı da Ferhat Paşa tarafından bertaraf edildi. Bu sırada, Mısır'da çıkan Ahmed Paşa İsyanı önlendi.[12]3. Seferini Mohaç üzerine yaptı. Mohaç Meydan Muharebesi (29 Ağustos 1526) sonuçta Kanuni İstanbul'a Macaristan Fatihi olarak döndü. İki yıl içinde Hırvatistan, Dalmaçya ve Transilvanya ele geçirildi.[13]4. Seferini 1529'da yaptı ve Estergon civarını ele geçirdi. Ancak I. Viyana Kuşatması'nı kaybedince Avrupa'nın ümidi arttı. Bu savaş, bir çok yazarca çok önemli görülmüştür. 5. Seferini, 1532'de Sikloş, Güns, Kanije, Gradcaş, Pojega, Zacisne, Nemçe ve Podgrad'ı aldı. Aynı sene Kasım'ında sulh yapılıp İstanbul'a dönüldü.[11]
6. Seferini Irakeyn Seferi de denilen İran üzerine yaptı. Kanuni'nin rakibi Şah Tahmasb bu savaşlarda Bitlis Hanı Şeref'ten Kanuni ise Ulama Han'dan destek aldı. Vezir-i Azam İbrahim Paşa Van ve Ahlat'ı aldı. Kanuni ise bu seferlerde, Kuveyt, Lahsa, Katif, Necd, Hemedan, Katar, Bahreyn, Kasr-ı Şirin, Bağdat ve Tebriz şehirlerini[11] ele geçirdi (24.7.1538).[3] Bu sırada Barbaros Hayreddin Paşa Kanuni'ye itaat etti ve vali oldu. Barbaros bu sırada Tunus'u almıştı. 7. Seferinde Korfu üzerine gidilmiş, ama pek başarılı olunamamıştır. Ancak, Doğu Hırvatistan'da Vertizo Zaferi kazanıldı.[14]8. Seferi'ni Kara Boğdan yani Moldovya üzerine yaptı. Ve burası ele geçirildi. Ardından Hadım Süleman Paşa Yemen'i aldı.
Bu sırada Barbaros Hayrettin Paşa, Andrea Dorya'ya karşı, Preveze Deniz Zaferi'ni kazandı.[15]Bu savaşta Akdeniz Türk gölü[14] haline geldi. Barbaros hatıralarında şöyle der;
Kafir donanmasının ise o gece üzerine bir pus çöktü ki birbirlerini görmek oldular.Benim limandan çıkacağımı ise hiç zannetmiyorlardı(...) Seksen parelik donanmamı üç bölük ettim. Tenbih ettim ki: "Bizim gemi alayı kafirin alayına karşı olsun. Bizim firkate alayı kafirin firkatealayına, kalite alayı kafirin kalite alayına mukabil olsun!" Böylece taksim edip at başı beraber İslam donanması kafir donanmasının üzerine gitmekte olduk.(...)Elhasıl kafir donanması münhezim olup, asakir-i İslam mansur ve muzaffer oldu. Kafir gemilerinden sekiz paresi kuru tekne olarak on beş tanesi alındı, yedisi batırıldı. Kafir kalitelerinden yedisi cenk ederek, ikisi içindekilerin bırakıp kaçmasıyle dokuz kalite alındı. Kafir firkatelerinden on iki pare firkate alındı. Netice-i kelam kafirlerin yüz yirmi pare donanma-yı menhuselerinden otuz altı adet tekne alındı, kalanı firar edip gittiler.Firkateler ve sandallar deryanın yüzünden kafirleri devşirdiler, kimisi de boğulupcehenneme gitti. İkibin yüz yetmişbeş kafir esir alındı.[16]

9. seferini, 1541 yılında tekrar Avrupa'ya yaptı. Osmanlı himayesindeki Zapolya'nın ölümü üzerine Ferdinand'ın buralara saldırması üzerine yapılmış, ve Macaristan resmen Osmanlı Vilayeti olmuştur.[17]10. Seferini yine Avrupa'ya yapmış (1543) sefer sonunda resmen Estergon ve İstolni-Belgrad alındı. Peç ve Sikloş geri alındı. Bu seferden sonra barış yapıldı. Ve Kanuni tartışmasız Padişah-ı Cihan kabul edildi.[17] Almanya ise Fransa ile eşit tutuldu. 11. Seferini (1548-1549) Safevilerle yaptı. Tebriz ele geçirildi. Bu sıralarda Şehzade Mustafa olayı yaşandı. Mustafa, I. Süleyman'ın Mahidevran Sultan'dan olan ilk çocuğudur. Şehzade Mustafa yetişkinliğe ulaşınca Osmanlı geleneğine uyarak Amasya'ya vali olarak gönderildi. Yine gelenek olduğu üzere annesi Mahidevran Sultan da oğluyla birlikte Amasya 'ya gitti. Şehzade Mustafa'nın I. Süleyman'ın en büyük oğlu olması ve sevilen bir şehzade olması nedeniyle babasından sonra tahta çıkması bekleniyordu. Ancak Mustafa, babasına bir süre sonra ayaklandı. Bir süre sonra büyük bir tehlike haline gelirken 1553 yılında Ereğli ovasında boğduruldu. Bazı yazarlar Mustafa'yı[3], bazıları I. Süleyman'ı bir kısmı ise Hürrem Sultan[5] ve Damat Rüstem Paşa'yı[7] eleştirir. Bir süre sonra ise Şehzade Bayezit ayaklandı. İran'a gitti. Şah ise barışı bozmamak için şehzadeyi katletti. Bu olayda ise yazarlar Şehzadeyi haksız bulurken [11], bazı yazarlar II. Selim'i bazı yazarlar ise Safevi Devleti'ni tahtta şehzade bırakmamak amacıyla komplo kurduğunu[18] belirtir.
Mısır Kaptanı Piri Reis 1552'de Umman ve Basra üzerine 30 gemiyle çıktığı seferde, Hürmüz Kalesi'ni kuşatmıştı. Portekizlilerden aldığı haraç karşılığı kuşatmayı kaldırdı ve donanmasıyla Basra'ya döndü. Tamire muhtaç donanmayı orada bırakıp ganimet yüklü üç gemi ile Mısır'a döndü, gemilerden birisi yolda battı. Donanmayı Basra'da bırakması kusur sayıldığı için Mısır'da hapsedildi. Basra valisi Kubat Paşa'ya ganimetten istediği haracı vermemesi, Mısır Beylerbeyi Mehmet Paşa'nın politik hırsı yüzünden hakkında padişaha olumsuz rapor verildi ve dönemin padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın fermanı üzerine 1554'te boynu vurularak idam edildi.[19] İdam edildiğinde 80 yaşının üzerinde olan Piri Reis'in terekesine devletçe el konuldu. 12. Seferini de (1553-1555) İran'a yaptı. Bu sefere Nahcivan Seferi de denir.[20]Kanuni, Güney Azerbeycan'a gelince Şah sulh istedi, 1555 yılında yapılan Amasya Antlaşması'na göre Tebriz İran'a Bağdat ve Gürcistan'ın önemli bir bölümü Osmanlılar'a bırakıldı. Son seferini (13. seferi) ise Zigetvar Beyi Zirini üzerine yaptı. 6 Eylül 1566'da öldü. Bir gün sonra ise kale düştü. Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra tahta II. Selim geçti.

kişiliği

Kanuni, başarılı bir asker, kudretli olarak kabul edilen bir devlet adamı, eşine nadir rastlanan bir devlet teşkilatçısıydı. Kanuni ünvanını kanunları yenileyip ek kanunlar yapıp, bunlara önem verdiği için verildi.[22]Osmanlı'nın her çeşit yapılanması bu dönemde yükseldi. Ayrıca başarılı bir şair olan I. Süleyman, Muhibbî veya vezin gereği nadiren de olsa Muhib, Sultan Süleyman, Meftûnî, Âcizî mahlaslarını kullandığı hacimli divanında tam 2779 adet gazel bulunmaktadır ki, Divan şairleri arasında en fazla gazel yazmış olan Zâtî'nin bile ulaştığı gazel sayısı 1825'tir. Kanuni böylece Divan edebiyatının gazel rekorunu kırmıştır.[23] Bununla birlikte özellikle 1550li yıllarda devleti Galata Bankerlerinden borç alacak duruma düşürmüş, mali yönden Osmanlıyı kötü duruma düşürmüş,özellikle Hürrem Sultan'ın sözlerine değer vererek harem kadınlarının iktidarının önünü açmış olması,Piri Reis ve Hürrem'in entrikaları ile Pargalı İbrahim Paşa gibi pek çok değerli insanın ölümüne neden olmuş, Osmanlı'da rüşvetin gelenek halini almasını sağlamış ve Hürrem'in entrikaları ile gelmiş,vezir azamlığı boyunca Osmanlı hazinesinden zimmetine para geçiren Rüstem Paşa'nın iktidarını sağlamış olması onun kötü yönleri arasındadır.http://tr.wikipedia.org/wiki/Damat_R%C3%BCstem_Pa%C5%9Fa Diğer taraftan şehzade mustafa gibi güçlü bir şehzadeyi Hürrem Sultan'ın entrikaları ile öldürtmüş olması da kendisinin Osmanlı'nın gerileme dönemine zemin hazırlamasına neden olmuştur. Ayrıca ordunun defa kere Macaristan'a,iran'a yaptığı sonuçsuz seferler özellikle Hint Deniz seferleri ve doğuya,akdenizdışı seferlere yeterince çaba harcanmamış olması da kendisinin vizyon eksikliğini gözler önüne sermekle bu durumda Osmanlı devletinin duraklama ve gerileme dönemine girmesine zemin hazırlamış ve günümüze kadar süren hristiyan dünyasının İslam dünyasına karşı üstünlüğünün önünü açmıştır. Ayrıca Bosnayı müslümanlaştırılmasının sağlanması gibi önemli görevler üstlenen Melami şeyhlerinin idamı ile Melami şeyhlerine ve bir kısım İslami kesime hoşgörüsüzlük ve ideolojik katılaşmanın neden olduğu sorunlar kendisi döneminde iyice yaygınlaşmış buda imparatorlukta kan kaybı ve isyanlara zemin hazırlamıştır. Bunun yanında özellikle Hürrem Sultan'ın etkisi ile döneminde devlet Ruslar ve Lehler ile barış içinde bir zaman yaşanmasına neden olmuştur.Öyle ki Ruslar Kanuni'nin bu tutumu sayesinde 1552'da Kazan Hanlığını,1556'te Astarhanlığını ilhak etmişlerdir. Ardından doğuya doğru yayılıp,ileride sorun halini alarak Osmanlı Devletinin artık gerilemesinin hatta çöküş sürecine girmesinin sebeplerinden biri olmuşlardır.II.Selim döneminde Sokullu Mehmet Paşa bu duruma engel olmak istemişse de artık çok geç kalınmıştır.http://tr.wikipedia.org/wiki/II._Selim Buda Kanuni'nin bir başka ağır hatasıdır. http://www.turanordusu.tc/forum/index.php?topic=548.0 Bu sebeple bir kısım tarihçiler tarafından Osmanlı'nın gerçek yükselme dönemi padişahı kendisi değil,bu konuda kendisinden daha tutarlı vizyona sahip,Osmanlı İmpratorluğu haszinesini ağzına kadar dolduran,kadın entrikalarına boyun eğmeyen,Osmanlı deniz üstünlüğünün zeminini hazırlayan ancak ne yazık ki zamansız şekilde ölümü neticesi tahtı Kanuni'ye bırakan babası Yavuz Sultan Selim (Selim I) olarak kabul edilmektedir.

en ünlü şiiri

I. Süleyman'ın en ünlü şiiri:
« Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

Saltanat didükleri ancak cihan gavgasıdır
Olmaya baht u saadet dünyada vahdet gibi

Ko bu ıyş u işreti çün kim fenadur akıbet
Yâr-ı baki ister isen olmaya tâat gibi

Olsa kumlar sagışmca ömrüne hadd ü aded
Gelmeye bu şîşe-i çarh içre bir saat gibi

Ger huzur itmek dilersen ey Muhibbî fârig ol

Olmaya vahdet cihanda kûşe-i uzlet gibi »
Muhibbî (I. Sultan Süleyman)

eşleri ve çocukları

Zevceleri;
Hürrem Sultan:Kanuni nikahla almıştır. Rus asıllıdır. 7 Şehzade ve 2 Kadın Sultan'ın annesi
Mahidevran Sultan: Şehzade Mustafa'nın annesi
Gülfem Hatun: Şehzade Murad'ın annesi
Adı bilinmeyen bir eşi daha var olduğu sanılır. (Fülane Hatun olabilir)[11]
Çocukları[11](doğum sırasına göre):
Şehzade Emirhan
Şehzade Mahmud
Şehzade Mustafa
Şehzade Murat
Şehzade Mehmet
Şehzade Abdullah
Mihrimah Sultan
II. Selim
Şehzade Bayezit
Fatma Sultan
Raziye Sultan
Şehzade Cihangir
Şehzade Orhan

hikayeli anlatımı

Kanûnî Sultan Süleyman 27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Osmanlı ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman yuvarlak yüzlü, ela gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı.

Kanûnî Sultan Süleyman devri, Türk hakimiyetinin doruk noktasına ulaştığı bir devir olmuştur. Babası Yavuz Sultan Selim, onu küçük yaşlardan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı. Benzeri görülmemiş bir terbiye ve tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve ninesi Gülbahar Hatun'dan (Yavuz Sultan Selim'in annesi) aldı. Yedi yaşına gelince tahsil için İstanbul'a, dedesi Sultan İkinci Bayezid'in yanına gönderildi. Şehzade Süleyman, burada Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi'den tarih, fen, edebiyat ve din dersleri alırken, savaş teknikleri konusunda da öğrenim görüyordu.

15 yaşına kadar babası Yavuz Sultan Selim'in yanında kalan Şehzade Süleyman, kanunlar gereği sancak istemesi üzerine, önce Şarki Karahisar'a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da Kefe sancakbeyliğine tayin edildi (1509). Yavuz Sultan Selim'in 1512 de tahta geçmesi üzerine İstanbul'a çağırılan Şehzade Süleyman, babasının kardeşleriyle mücadeleleri sırasında İstanbul'da kalarak babasına vekalet etti. Bu sırada Saruhan sancakbeyliğinde de bulundu. Babası Yavuz Sultan Selim'in ölümü üzerine, 30 Eylül 1520'de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçti.

Kendisinden başka erkek kardeşi olmadığı için tahta geçişi kolay ve çatışmasız oldu. Çok ciddi ve kendinden emin bir padişah olan Kanûnî Sultan Süleyman, azim ve irade sahibiydi. Yapacağı işlerde hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden asla geri dönmezdi. İş başına getireceği adamlara, kabiliyet derecelerine göre görev verirdi. Zigetvar kuşatmasını idare ederken, 7 Eylül 1566 yılında 71 yaşında vefat etti.

Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman adaleti seven bir padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır. Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına uğradılar.

İÇ İSYANLAR
Kanûnî Sultan Süleyman, padişahlığının ilk yıllarında bazı iç isyanlarla uğraştı. Mısır'ın fethinden sonra Yavuz Sultan Selim'in Şam Valisi olarak atadığı Canbirdi Gazeli'nin çıkardığı isyan bunlardan ilkidir. Amacı Memlük devletini yeniden kurmak olan Canbirdi Gazeli, 1521 yılının Ocak ayında Dulkadiroğullarından Şehsuvaroğlu Ali Bey komutasındaki Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratılarak yakalandı ve idam edildi. Kanûnî Sultan Süleyman, sonraki yıllarda yine Mısır'da sadrazamlık hakkının kendisinde olması gerektiğini savunan Ahmet Paşa, Anadolu'da Safevilerin desteğiyle ortaya çıkan Kalender Çelebi ve vergi sistemini bahane ederek ayaklanan Baba Zünnun (1527) isyanlarıyla uğraştı. Çıkan tüm bu isyanlar Osmanlı kuvvetleri tarafından başarıyla bastırıldı.

BELGRAD'IN FETHİ
Kanûnî Sultan Süleyman tahta çıktığında Avrupa'nın en güçlü devleti Roma-Germen İmparatorluğu (Almanya) idi. Almanya İmparatoru Şarlken Macaristan'a hakim olmak için Macar kralı ile yakın akrabalık ilişkileri kurmuştu. Macar Kralı İkinci Lui, Şarlken'e güvenerek vergilerini ödemiyor kendisine gönderilen Osmanlı elçilerini öldürtüyordu. Fatih Sultan Mehmed, Avrupa'da düzenlediği seferlerde Sırbistan'ı almıştı. Ancak stratejik bir öneme sahip Macaristan alınamamıştı. Kanûnî Sultan Süleyman Macaristan'ı almak üzere harekete geçti. Belgrad, karadan ve Tuna ırmağındaki Osmanlı donanması tarafından kuşatıldı. Şehir, gayet iyi savunulmasına rağmen teslim olmak zorunda kaldı (29 Ağustos 1521). Belgrad Muhafızlığına Balı Paşa getirildi. Bu sefer sonunda İstanbul'a gönderilen bazı Belgradlılar kurulan Belgrad köyüne yerleştirildi. Belgrad'ın fethi, Kanûnî Sultan Süleyman'ın ilk fethidir. Belgrad, bundan sonraki yıllarda Osmanlı Devleti'nin Avrupa'ya açılan en büyük kapısı oldu. Bu sebeple Belgrad'a "Darü'l-cihad" denildi.

ŞARLKEN ve AVRUPA
Alman İmparatoru Şarlken'in amacı tüm Avrupa'da hakimiyet sağlamaktı. Şarlken, fikirlerine karşı çıkan Fransa Kralı Fransuva'yı esir aldı. Fransa Kralının annesi Düşes Dangolen, Kanûnî'ye bir mektup yazarak yardım istedi. Bunun üzerine Kaptan-ı Derya Barboros Hayreddin Paşa Fransa'nın Akdeniz kıyısındaki şehri Nis'e giderek Şarlken'in donanmasını yendi. Hem Fransa'yı hem de Fransuva'yı kurtardı.

MOHAÇ SAVAŞI
Şarlken'in büyük bir tehlike olmaya başladığını gören Kanûnî Sultan Süleyman, Fransuva'nın da ısrarı üzerine Şarlken'e karşı savaş açmaya karar verdi. Osmanlı ordusu Tuna nehrini geçerek Macaristan'a girdi. 29 Ağustos 1526'da Macar ordusuyla Mohaç'ta yapılan savaşta Macar ordusu iki saatte dağıldı. Mohaç Savaşı parlak ve şanlı bir zaferle neticelendi. Budin (Budapeşte) alındı. Macaristan, Osmanlı Devletine bağlı bir krallık haline geldi ve başına Macar soylularından Jan Zapolya getirildi.

VİYANA KUŞATMASI
Macaristan'ın Türkler tarafından fethi Avusturya ile Türkleri karşı karşıya getirdi. Mohaç Savaşı'ndan sonra Macaristan bir tampon bölge haline gelmişti. Avusturya Arşidükü Ferdinand, Macaristan'ın Osmanlı hakimiyetine girmesini istemiyordu. Ferdinand, Şarlken'in de desteğiyle Jan Zapolya'yı tanımadı ve Budin'e girdi. Karşı sefere çıkan Kanûnî Sultan Süleyman Budin'i geri aldı. Savaşmayı göze alamayan Ferdinand ve Şarlken Avusturya'nın başkenti Viyana'ya kaçtılar ve Viyana kuşatıldı (26 Eylül 1529). Kış mevsimi yaklaştığı için 16 Ekim günü kuşatma kaldırıldı. Osmanlı Devleti, Viyana kuşatmasından bir sonuç elde edememesine rağmen, Macaristan'daki durumunu güçlendirmiş ve Avrupa'nın karşı saldırı yapmasını engellemiştir. Macaristan üzerindeki emellerinden vazgeçmeyen Ferdinand, Kanûnî'ye bir elçi göndererek Macaristan'ın kendisine verilmesini istedi. Buna karşılık vergi vermeyi kabul ediyordu. Bu talebi karşısında olumsuz cevap alan Ferdinand Budin'i kuşattı.

MACARİSTAN SEFERLERİ
Kanûnî Sultan Süleyman, bunun üzerine Almanya seferine çıktı. Budin'i geri alıp Estergon'a kadar ilerleyen Osmanlı kuvvetleri, Avusturya ve Almanya içlerine akınlar düzenledi. Yedi ay süren Almanya seferi sırasında Avusturya'da bir çok kasaba, şehir ve kale fethedildi. Avusturya, yapılan bu savaşlar sonunda harap ve bitkin bir hale geldi. Bunun üzerine Ferdinand barış istedi. İmzalanan İstanbul Antlaşması ile Ferdinand ve Şarlken'in hem Macaristan hem de tüm Avrupa'yı ele geçirme çabaları sonuçsuz kaldı (22 Temmuz 1533). Ferdinand'ın Macaristan üzerinde ki emellerinden vazgeçmeye niyeti yoktu. Jan Zapolya ölmüş, yerine oğlu Sigismund geçmişti. Bundan istifade eden Ferdinand Budin'i kuşattı. Bunun üzerine 1540 yılında Kanûnî tekrardan Macaristan seferine çıktı ve çok güçlü bir orduyla birlikte Budin'e girdi. Sigismund'u Erdel Beyliği'ne atadı ve Macaristan'ı Osmanlı Devleti'ne bağlı Budin eyaleti haline getirdi. Süleyman Paşa bu bölgenin beylerbeyliğine atandı. Avusturya'nın elinde sadece kuzey Macaristan kaldı. Kanûnî döneminin önemli siyasi olaylarından olan Osmanlı-Macaristan, Almanya, Avusturya ilişkileri Kanûnî'nin ölümüne kadar devam etti.

ZİGETVAR KALESİ
Anadolu'daki iç isyanlarla ve Doğu'da İran Devleti ile uğraşan Kanûnî Sultan Süleyman, 1566'da son seferine yine Macaristan üzerine çıktı. Zigetvar kalesi kuşatıldı, ancak kuşatma devam ederken Kanûnî Sultan Süleyman vefat etti. Osmanlı Devletini zaferden zafere taşıyan Kanûnî Sultan Süleyman'ın ölüm haberine rağmen kale fethedildi (7 Eylül 1566).

KAPİTÜLASYONLAR
İlk defa 1352 yılında Cenevizlilere verilen Kapitülasyonlar, darülharb kabul edilen yabancı ülke tüccarına Osmanlı topraklarında ticaret yapma hakkı veriyordu. Ancak Osmanlı Devleti ticaret imtiyazlarını siyasi ve diplomatik menfaatleri çerçevesinde kullanarak ittifak yapacağı devletlere vermişti. 1535 yılında Fransa ile dostluk havası içerisinde iken Fransızların hazırladığı Kapitülasyon taslağı Osmanlı padişahınca tasdik edilmemişti. Bu taslağa göre eşit şartlar ve mütekabiliyet esası getiriliyordu. Halbuki Osmanlı Devleti padişahın tek taraflı yemini "Ahdi" ile verildiğinden Ahidname diye adlandırılmıştı ve her padişah değiştiğinde yenilenmesi gerekiyordu. İlk Fransız Kapitülasyonu, Kıbrıs seferi öncesinde 1569 yılında verildi. Katolik dünyasına ve Papa ambargosuna karşı ittifak sağlamak için Protestan olan İngiltere'ye 1580'de, Hollanda'ya 1612'de Kapitülasyonlar verildi.

Kapitülasyonlarda ticaret yapma hakkının yanı sıra, tüccarın hakları, gümrük vergileri, mahkeme usülleri, yol izinleri, emniyetlerine dair hususlar detaylı olarak belirtildi. Osmanlı devleti zayıfladıkça Kapitülasyon verilen devletlerde giderek çoğaldı ve bunu bir baskı aracı haline getirdiler. Birinci Dünya Savaşı'nın ilanı ile birlikte 1914 yılında tüm protestolara rağmen Kapitülasyonlar tek taraflı olarak kaldırılmıştır.

OSMANLI ve SAFEVİLER
Kanûnî Sultan Süleyman Avrupa'da başarılar kazanırken, Anadolu'da iç isyanlar baş göstermiş, İran'da ise yıkılan Akkoyunlu devletinin yerine kurulan Safevi Devleti, doğuda Osmanlı İmparatorluğu için ciddi tehlike olmaya devam etmişti. Kanûnî Sultan Süleyman, Avrupa'da İstanbul Antlaşmasıyla geçici de olsa barışı sağladıktan sonra, İran üzerine ilk seferine çıktı. Safevi Devletinin izlediği düşmanca politikalar ve Anadolu'da yaşayan Şiileri kışkırtmaları bu seferin düzenlenmesine neden oldu. Tebriz, Azerbaycan ve Hamedan istila edildi. Irakeyn seferiyle de Bağdat alındı(1534).

Kanûnî'nin Avusturya'ya sefer düzenlemesinden yararlanmak isteyen Safevi Şahı Tahmasb, kardeşinin Osmanlılara sığınmasını da bahane ederek, Tebriz, Nahçıvan ve Van'ı ele geçirdi. Bunun üzerine Kanûnî Sultan Süleyman ikinci defa İran seferine karar verdi. Çıkılan İran Seferinden Van ve Tebriz geri alınarak dönüldü (1548). Safeviler 1553 tekrar saldırıya geçtiler. Doğu Anadolu'da ilerleyen düşman kuvvetleri Muş'a kadar gelip Erzurum'u kuşattılar. Kanûnî Sultan Süleyman üçüncü İran seferine çıktı. Revan, Nahçıvan ve Karabağ alındı. Zor duruma düşen Şah Tahmasb'ın isteği üzerine barış yapıldı ve Amasya Antlaşması imzalandı(1555).

Bu antlaşmayla, Yavuz döneminden beri süren İran sorunu çözüme kavuştu. Doğu Anadolu, Tebriz ve Bağdat Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Amasya Antlaşması Osmanlı İmparatorluğu ve İran arasındaki ilk resmi antlaşmadır. Ayrıca İslam dünyasında yapılan ilk din barışı özelliği de taşımaktadır.

RODOS'UN FETHİ
Avrupalılar Akdeniz'deki Rodos, Kıbrıs, Girit, Malta gibi adalara hakim olmuşlar, açık denizlerde keşifler yapmışlar ve denizlerde güçlerini arttırmışlardı. Kanûnî döneminde denizciliğe önem verildi ve büyük başarılar elde edildi. Kanûnî döneminde Rodos adası, Sen Jan şövalyelerinin elindeydi. Şövalyeler korsanlık yapıyor, Türk donanmasına zarar veriyorlardı. 1522 yılında düzenlenen seferle Rodos fethedildi.

CEZAYİR'İN OSMANLIYA KATILIŞI
Cezayir 1516'da Baba Oruç ve kardeşi Hızır Reis(Barbaros) tarafından İspanyollardan alınmıştı. 1518'de Barbaros, Cezayir'in hükümdarı olmuştu. Daha önce Yavuz bu iki denizcinin kendisinden yardım istemesi üzerine onlara iki kadırga ve levent vermişti. Kanûnî, Barbaros Hayreddin Paşa'yı İstanbul'a çağırdı ve Kaptan-ı Deryalığa getirdi(1533). Böylece, Cezayir Osmanlı topraklarına katıldı. Barbaros Ege denizinde Venediklilerin elinde bulunan adaları aldı.

PREVEZE DENİZ ZAFERİ
Osmanlıların Akdeniz'de kuvvetlenmeleri ve tüm Ege denizine hakim olmaları Avrupa'yı telaşlandırmıştı. Ayrıca devam eden Avusturya ve Macaristan seferleri büyük bir Haçlı donanması hazırlanmasına neden oldu. Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasında Venedik ve Cenevizlilerden başka Malta, Portekiz ve İspanya'ya ait gemilerde bulunuyordu. Haçlı donanması 602, Osmanlı donanması ise sadece 122 parçaydı. Preveze körfezinde 27 Eylül 1538'de yapılan savaşta Barbaros Hayreddin komutasındaki Osmanlı donanması büyük bir zafer elde etti. Tarihe Preveze Deniz Zaferi olarak geçen bu savaş sonunda Akdeniz bir Türk Gölü haline geldi.

TRABLUSGARB'IN ALINMASI
Şarlken, Trablusgarb'ı aldıktan sonra buraya Sen Jan Şövalyelerini yerleştirmişti. Barbaros'un Preveze Deniz Zaferini kazanması ve Venediklilerin Osmanlılarla barış imzalamaları Şarlken ve Papa'yı kızdırmıştı. Hazırlanan Haçlı donanması Cezayir'e saldırdı ancak Osmanlı donanması karşısında bozguna uğradı(1541). Barbaros'un yetiştirdiği Turgut Reis Trablusgarb'ı karadan ve denizden kuşatarak aldı. Ayrıca bu seferle Bingazi de Osmanlı ülkesine katıldı (1551).

CERBE SAVAŞI
Turgut Reis'in İspanyollar'ın elinde bulunan Cerbe adasını kuşatması üzerine Andrea Doria komutasındaki bir Haçlı donanması İspanyollara yardıma geldi. Yapılan Cerbe Deniz Savaşında büyük bir zafer kazanıldı. Cerbe Osmanlılara geçti (1559).

MALTA SEFERİ
Rodos'un fethinden sonra Malta'ya yerleştirilen Sen Jan şövalyeleri Osmanlı için bir tehlike oluşturuyordu. Trablus ve Cezayirin güvenliği için Malta'nın alınması gerekiyordu. Yapılan kuşatma sırasında Turgut Reis şehit oldu. Malta alınamadı(1565).

HİNT SEFERLERİ
Coğrafi keşiflerden sonra sömürge arayışları başlamış, Portekiz ve İspanya pek çok sömürge elde etmişlerdi. Portekizliler Kızıldeniz ve Hint ticaret yollarına hakim olmaya çalışıyorlardı. Ümit Burnunun bulunması, Osmanlıların baharat ticaretine de büyük darbe vurmuştu. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde bu sebeplerden ötürü, dört kez Hint deniz seferi düzenlendi. Ancak Osmanlı donanmasının okyanus şartlarına uygun olmaması yüzünden bu seferlerden hiçbirisinde tam başarı sağlanamadı. 1551 yılında düzenlenen İkinci Hint Seferinde Osmanlı donanmasının başında Piri Reis vardı. Türk Denizcilik tarihinde önemli bir yere sahip olan Piri Reis, bu sefer sırasında Maskat'ı almış ve Portekiz donanmasını büyük bir bozguna uğratmıştı. Ancak, Portekizlilerin Basra Körfezini kapatacaklarını düşünerek, donanmayı Basra'da bırakıp ganimetlerle geri döndüğü için Piri Reis Mısır'da idam edilmiştir. Ancak yine de Yemen, Eritre, Sudan sahilleri ve Habeşistan'ın bazı kısımları Osmanlı topraklarına katıldı. Arap yarımadası tamamen Osmanlı denetimine girdi. Kızıldeniz yabancı güçlere kapatılarak Osmanlı egemenliği sağlandı.

İMAR ÇALIŞMALARI (MİMARİ)
Kanûnî Sultan Süleyman 46 yıl saltanatta kaldı. Babası Yavuz Sultan Selim'den 6.557.000 km kare olarak devraldığı Osmanlı topraklarını 14.893.000 km kareye çıkardı. Kanûnî Sultan Süleyman döneminde imar faaliyetleri devam etti ve ilk iş olarak babası Yavuz Sultan Selim tarafından temelleri atılan İstanbul Sultan Selim Camii'ni tamamladı. Bunun dışında yaptırdığı eserlerden bazıları şunlardır; Gebze'de Çoban Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi, Afyon Sincanlı Sinan Paşa Camii, Bozöyük Kasım Paşa Camii.

MİMAR SİNAN
Osmanlı imparatorluğunun en parlak devrinin büyük mimarı ve dünya çapında bir sanatkar olan Mimar Sinan, Kanûnî Sultan Süleyman döneminde bir çok eserler verdi. Bunlardan en önemlileri şunlardır; Halep Hüsrev Paşa Camii, İstanbul Haseki Külliyesi, İstanbul Şehzade Camii ve Medresesi, Üsküdar Mihrimah Camii, İstanbul Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Tekirdağ Rüstem Paşa Camii ve Külliyesi, Silivri Kapı İbrahim Paşa Camii, İstanbul Rüstem Paşa Camii, İstanbul Sinan Paşa Camii, Topkapı Kara Ahmet Paşa Camii ve Külliyesi, Fındıklı Molla Çelebi Camii, Babaeski Semiz Ali Paşa Camii, Büyükçekmece Kanûnî Sultan Süleyman Külliyesi ve Köprüsü, Süleymaniye Tekkesi. Büyük bir devlet adamı olan Kanûnî Sultan Süleyman aynı zamanda ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur: "Halk içinde muteber bir şey yok devlet gibi, Olmaya devlet cihanda, bir nefes sihhat gibi. Saltanat dedikleri bir cihan kavgasıdır, Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi".

__________________
Gender_Bay Çevirimiçi durumu