[Kayıt ol]   [Şifremi unuttum!
Kullanıcı adım:   Parolam:  
 
Yazar Mesaj   #18768  08-01-2010 10:34 GMT+2 saat  

moonlight


Admin


Tecrübe Puanı.: 96%
Ruh Hali: Neþeli
Mesaj 4213
Şehir: istanbul
Ülke:
Meslek: gecelerin adamı :))
Yaş: 36
Facebook'ta Paylaş
İslam çerçevesinde rüyaların psikolojik ve dini hayattaki yansımaları
dinimize göre rüyalar rüyada görmek
İnsanların gördükleri rüyalardan etkilenmemesi elbette söz konusu olamaz. İnsanların gördükleri rüyalar bazen o kadar hafızalarında yer eder ve onları değişik duygu ve düşüncelere salar ki; bazen hayattan küserler bazen rüyanın etkisiyle kendilerine bir yol çizmeye çalışırlar, bazen rüyanın ne demek istediğini neye işaret ettiğini anlamak için saatlerce rüya hakkında düşünürler, bazen de rüya o kadar derinden sarsar ki insanı unutmak istese dahi unutamaz ve aklına geldikçe rahatsız olur.
Rüyanın işlevinin ne olduğunu ve neden rüya gördüğümüzü, rüyaların gerçekten ne kadar önemli olduğunu henüz tam olarak bilmiyor olsak da bütün bunları düşündüğümüzde bazen insanların gördüklerini rüyaların hepsini hatırlamamalarının insanlarınhayrına olduğu da düşünülebilir.
Rüyaların insan hayatındaki yansımaları ve etkilerini psikolojik ve dini yönden inceleyelim.
1 - Psikolojik Hayattaki Yansımaları
Rüyaların bazı insanlar üzerinde etkisinin olduğu bilinen bir gerçektir. Buna göre iyi rüyalar kişide olumlu etkiler yapıp, onu güçlendirirken, bilhassa korkunç rüyalar, içinde kötü durumların görüldüğü rüyalar da kişiyi olumsuz yönde etkiler. Günlerce bu rüyaların etkisinde kalmak söz konusu olabilir. Nitekim, Hz. Muhammed'in vefatından sonraki dönemde yaşamış olan Ebû Seleme adında bir zatın, gördüğü rüyaların etkisinde kalarak hastalandığı el-Buhârî, Kitâbu’t-Ta'bîr, 46; Muslim, Kitâbu’r-Ru'yâ, (II/1771-1772) kaynaklarında geçmektedir.
Hz. Muhammed, ashabının olumsuz rüyaların etkisinde kalmaması için neler yapmaları gerektiğini onlara söylemiştir.
el-Buhârî, Kitâbu’t-Ta'bîr, 3-4, 14, 46; Muslim, Kitâbu’r-Ru'yâ, (II/1771-1773); İbn Mâce, Kitâb Ta'bîri’r-Ru'yâ, 4; et-Tirmizî, Kitâbu’r-Ru'yâ, 5; ed-Dâremî, Kitâbu’r-Ru'yâ, 5; Mâlik, Kitâbu’r-Ru'yâ, 4 kaynaklarında rivayet edildiği şekliyle; Peygamber efendimiz, rüyaların kişi üzerindeki etkisine işaretle, "sizden biri kötü bir rüya gördüğünde, sol tarafına üç kere tükürsün, sonra da onun şerrinden Allah'a sığınsın. Böyle yaptığı takdirde, rüyadan dolayı bir zarar görmeyecektir" demiştir.
Diğer bir hadiste ise, kötü rüya görenin yatağından kalkıp namaz kılmasını ve onu insanlara anlatmamasını önermiştir. Bir gün bedevinin biri Hz. Muhammed'e, "rüyamda kafamın kesildiğini ve onun ardından gittiğimi gördüm" deyince, Hz. Muhammed ona, "insanlara, şeytanın rüyanda senle oynamasını anlatma" demiştir. Sonra da çevresinde onu dinleyenlere de aynı şeyi söylemiştir. Bu tür yol göstermelerin, kişi üzerindeki etkisini de ilgili rivayetlerden anlıyoruz. Nitekim, kötü rüyanın şerrinden sakınmakla ilgili hadisi rivayet eden kişinin şöyle dediğini görüyoruz: "Ben (kötü) rüyanın etkisini, üzerimdeki bir dağdan daha ağır hissediyordum; fakat bu hadisi işittikten sonra artık ona aldırış etmiyorum."
Hz. Muhammed, görülen iyi ve güzel rüyalarla ilgili de şöyle bir tavsiyede bulunmuştur: "Sizden biri iyi ve güzel bir rüya gördüğünde, onu sadece sevdiği kimseye anlatsın, onun dışındakilere anlatmasın." Bunu yaptığı takdirde hayrın hasıl olacağını anlatmak istemiştir. Kötü rüyanın anlatılmamasının neden söylenmiş olabileceği üzerinde bazı mülahazalar ileri sürülmüştür. Buna göre, kötü rüya anlatıldığı zaman, onu yorumlayanların da etkisiyle rüyadaki kötü durumun gerçekleşebileceği gibi bir beklenti içine girilebilir. Bu da kişiyi psikolojik olarak etkiler ve rahatsız eder. Kişinin gördüğü güzel ve iyi rüyaları sadece sevdiği ve güvendiği kişilere anlatması, onun dışındakilere söylememesi ile ilgili tavsiyeye gelince, şüphesiz ki sevenler, sevdikleri kişinin gördüğü güzel rüyayı, yine güzel bir şekilde yorumlarlar ve o kişiye manevi bir haz verirler, o da bundan mutluluk duyar. Ama sevmeyen kişiler, kıskançlık ve daha başka nedenlerle rüyayı yanlış yorumlayarak o kişiyi üzebilirler. O yüzden bu tavsiyeler yapılmış olmalıdır.
2 - Dînî Hayattaki Yansımaları
Rüyalarda görülen bazı hususların dini bir içerik taşıdıkları ve bunların bağlayıcı bir niteliğe büründürüldüğü de olmuştur. İslam'ın en temel bazı prensiplerinin rüya ile sabit olduğu bilinmektedir. Ne var ki bu rüyaların, ya bizatihi Hz. Peygamber'in gördüğü rüyalar olması, ya da sahabenin görüp ona anlattığı ve onun da onayladığı rüyalar olması gerekir. Bunun dışındaki hiçbir rüyanın dînen insanları bağlayıcı ve hüküm ifade eden bir yanı yoktur. Yani çok sıkça sorulduğu üzere RÜYA İLE AMEL EDİLMEZ. Alimlerimiz, uykuda dini içerikli bir rüya görenin, bu gördüğünün sadece kendisini bağlayabileceğinde ittifak etmişlerdir.
Burada, İslam Dininde çok büyük önemi bulunan ve bir yönü itibariyle rüya ile sabit olan bazı hususları sizlerle paylaşacağız.
a - Miraç Hadisesi

Miraç, yükselmek, yücelere çıkmak anlamına gelir. İslam inancında Hz. Muhammed'in bir gece Mekke'den alınıp göklere çıkarılmasını ifade eder. Kur'an'dan bazı ayetlerin miraca işaret ettiği söylenmiştir Ancak açık bir şekilde bu olayı anlatan herhangi bir ayet yoktur. Hadislerde ise bununla ilgili pek çok rivayet vardır. el-Buharî'nin (v. 256/869) nakline göre Hz. Muhammed, bir gece Mekke'de yatağında yatarken melek Cebrail gelmiş, onu gök alemine yükseltmiştir. Hz. Muhammed, gök aleminde pek çok peygamberle karşılaşmış, en sonunda Rabbi ile görüşmüş; dönüş yolunda da cennet ve cehennem kendisine gösterilmiş, sonunda tekrar yatağına gelmiştir. Bütün bunlar da çok kısa bir süre içinde olmuştur. Diğer bazı rivayetlerde Burak adı verilen bir hayvana bindirildiği ve önce Kudüs'e getirildiği, sonra oradan gök alemine yükseltildiği belirtilmektedir.
İslam alimleri, bu olayın beden-ruh birlikteliği ile mi, yoksa sadece ruh ile mi olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bunlardan bazılarına göre miraç, tamamen rûhî bir olay olup, Hz. Muhammed onu rüyasında yaşamıştır. Bunlar, İsra suresi 60. ayetinde "(…) Sana gösterdiğimiz rüyayı… sınama vesilesi yaptık…" şeklinde sözü edilen rüyanın da bu olay olduğunu söyleyerek ayetten delil getirmektedirler. Ashabın ileri gelenlerinden bazıları da bu kanaattedirler ki, Hz. Muhammed'in eşi Aişe (v. 57/676) de bunlardandır. Bu kanaate göre, İslam'da oldukça önemli bir yere sahip olan miraç hadisesi, rüya ile sabit olmuş bir hadisedir. Ancak bu rüyanın, uykuda görülen rüya olup olmadığı konusu da tartışmalıdır. Yine; Kur'an ayetlerinden herhangi birinin rüyada vahyedildiğinin kabul edilmediğini, her ne kadar Kevser suresinin rüyada vahyedildiği iddia edilmişse de, bu görüşün de tasvip görmemiş olduğu Amener-resulu olarak da bilinen Bakara suresinin son iki ayetinin miraç gecesinde nazil olduğu konusu da göz önüne alındığında Miraç olayının uykuda gerçekleşen bir rüya olmadığı ağırlık kazanmaktadır.
b - Beş Vakit Namaz

Bilindiği gibi İslam Dininde en temel ibadetlerin başında namaz gelmektedir ve namaz, günde beş vakit olarak kılınmaktadır. İşte bu ibadet, genel kanaate göre, yukarıda sözünü ettiğimiz miraç hadisesinde farz kılınmıştır. Kaynaklarda geçtiğine göre Hz. Muhammed, miraçta Allah ile görüşürken, ümmetine günde beş vakit namaz farz kılınmıştır. Gerçi namazın vakitleriyle ilgili ayetlerde de bazı ifadeler geçmektedir. Ancak esas itibariyle miraçta farz kılındığı anlayışı yaygındır. Bununla beraber, beş vakit namazın miraçta farz kılındığına dair nakillerin doğru olmadığı da söylenmiştir. Yine bu görüşme esnasında, Hz. Muhammed'e, Allah'ın varlığına ve birliğine inananların büyük günahlarının affedileceğinin müjdelendiği ve Kur'an'daki Bakara suresinin son iki ayetinin (255 ve 256. ayetler) de burada kendisine vahyedildiği rivayet edilmiştir. Şayet miraç hadisesinin rüya olduğu kabul edilirse, o takdirde bütün bu önemli hususlar rüya ile sabit olmuş olur.
c - Ezan

Yukarıda, Müslümanlara günde beş vakit namazın farz kılındığına değinmiştik. Bu ibadetin vakitlerinin bildirilmesi, ilk zamanlar problem teşkil ediyordu. Müslümanlar, Yahudilerin yaptığı gibi boru çalmak, Hıristiyanların yaptığı gibi çan çalmak, Zerdüştlerin yaptığı gibi ateş yakmak, bayrak dikmek gibi bazı çözümler önermişlerdi. Ancak Hz. Muhammed, bunların başkalarını taklit anlamına geldiğini söyleyerek kabul etmemişti.
İşte böyle bir dönemde, sahabeden Abdullah b. Zeyd (v. 3/624) bir rüya görür. Rüyasında gördüğü elinde gayet güzel bir çan bulunan yaşlı bir adamdan, bu çanı kendisine satmasını ister. Yaşlı adam, niçin istediğini sorunca Abdullah, “namaz vakitlerini bildirmek için kullanacaklarını” söyler. Bunun üzerine adam, “sana bundan daha hayırlı bir şey öğreteyim!” der ve bugün okunmakta olan ezanı öğretir. Abdullah uyanır uyanmaz hemen Peygamber'e gelir ve gördüğü rüyayı anlatır. Hz. Peygamber, bunun hak bir rüya olduğunu söyler ve buna göre ezanın okunmasını emreder. Ezan dediğimiz ibadet böylece meşrulaşır. O günden itibaren günde beş kez okunmaya başlanır. Bugün de bütün İslam aleminde günde beş kez okunmaktadır.
d - Kurban Kesmek

İbrahim peygamberin rüyasında oğlunu kesmekle emrolunduğunu hepimiz biliriz. Hz. İbrahim, bu rüyayı gerçekleştirmek için oğlunu kesmeye götürür. Bu arada, onu sınamak için ona bunu emreden Allah, kendisine emrettiği her şeyi yapmasından ve böylece imtihanı kazanmasından dolayı İbrahim’e, oğluna bedel olarak bir koç kesmesini söyler, o da böyle yapar. İşte İbrahim'in rüyada aldığı bir emir üzerine kurban kesmesi, ondan çok uzun bir süre sonra gelen İslam dininde çok önemsenir. Öyle ki, Hz. Muhammed'e inen Kur'an'da "Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!" emri yer almaktadır.
Ne var ki bu emrin sadece Hz. Muhammed'e mi yoksa bütün Müslümanlara mı olduğu konusunda Müslüman alimler arasında ihtilaf çıktığı için herkesin üzerinde oybirliğine gittiği bir anlayış geliştirilememiştir. Bununla beraber Hz. Muhammed bunu Hz. İbrahim'in bir sünneti olarak değerlendirmiş; kendisi hayatında kurban kesmiş, ayrıca ümmetinin zenginlerine de kesmelerini emretmiştir. Böylece İslam'da kurban kesmek, Hz. İbrahim'in rüyasının bir yansıması olarak çok önemli bir ibadet şeklinde yerini almıştır ve tarih boyunca olduğu gibi bugün de Müslümanlar güçleri nispetinde bu ibadeti yerine getirmektedirler.
e - Kadir Gecesinin Vakti

Kadir Gecesi Kur'an'da zikri geçen ve “bin aydan daha hayırlı olduğu” belirtilen bir gecedir. Hatta bu isimde Kur'an'da bir sure bile vardır. Kur'an bu gecede inmeye başlamıştır. O yüzden Müslümanlar bu geceye büyük bir kutsallık atfedilmiştir. Hz. Peygamber bazı hadislerinde, ashabına, bu gecede dua ve ibadet etmelerini söylemiştir. Zira o gecede yapılan dualar makbul olur. Ancak Kadir gecesinin hangi gece olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Hz. Muhammed de bu konuda herhangi bir gün söylememiştir. Hal böyle olunca, bu gecenin hangi gece olduğu meçhul kalmaktadır. Bununla birlikte hangi gece olabileceği ve hangi zaman dilimlerinde aranması gerektiği ima edilmiştir. Bu önemli gecenin zamanı ile ilgili olarak bazı sahabiler rüyalar görmüşler. Bunları Hz. Muhammed'e haber verince o şöyle demiştir: "Görüyorum ki rüyanız, bu gecenin Ramazanın son yedi gününde olduğuna delalet etmektedir. Öyleyse, Kadir gecesini aramak isteyen son yedide arasın." Kadir gecesinin vaktiyle ilgili Hz. Peygamber'in de bazı rüyalar gördüğü rivayetlerde geçmektedir. Böylece anlaşılmaktadır ki, İslam'da çok önemli bir yeri olan Kadir gecesinin hangi zaman aralığında olabileceği, Hz. Peygamber'in ve bazı sahabilerin gördüğü rüyalarla tahmin edilebilmektedir.
f - Boy abdesti almak

Kişinin, uykusunda gördüğü cinsel kaynaklı rüyalar nedeniyle boşalmasına “ihtilam” denir. İhtilam, tamamen rüyada olan bir husustur ve görülen rüya ile vücutta fiziksel bir boşalma meydana gelir. İslam'a göre, bir kişi herhangi bir nedenle ihtilam olursa yıkanması gerekir. Aynı durum, kadınlar için de söz konusudur. Nitekim Ümmü Süleym adında bir kadın bunu Hz. Muhammed'e sormuş, o da böyle olan bir kadının da erkek gibi yıkanması gerektiğini söylemiştir. Yine İslam anlayışına göre ihtilam olan, yani cinsel kaynaklı bir rüya görüp de bundan dolayı vücudunda sperm boşalması gibi fiziksel bir boşalma meydana gelen kişi, bütün vücudunu usulüne uygun bir şekilde yıkamadıkça, yani "boy abdesti" almadıkça, namaz kılmak, Kur'an okumak gibi bazı ibadetleri yapamaz. Bütün bu anlattıklarımız ve bunların dışında kalan daha başka örnekler, İslam dininde, rüyanın önemini ve gerek kişisel, gerekse dînî hayat üzerindeki yansımalarını açıkça ortaya koymaktadır.
Şüphesiz ki, İslam'da rüyanın üzerinde durulması gereken daha pek çok önemli boyutları vardır; Bu konuda daha detaylı bilgi almak isteyenler sitemizin bilgi kaynakları bölümünde yer alan Türk-İslam eserlerinden faydalanabilirler

__________________
Gender_Bay Çevirimiçi durumu